20 Ekim 2017 Cuma

Kraliçeyi Kurtarmak

Kraliçeyi Kurtarmak kitabı, edebiyatın matematiğe ve mantığa bulaşmış hali. Günışığı Kitaplığı tarafından basımı yapılan kitabı ayaküstü bir sohbette Berk Mucit Oldu ve şimdilerde basımı yapılan Berk Operacı Oldu'nun yazarı Kaan Elbingil önermişti. Bu konuşmadan kısa bir süre sonra eşim ve ben de bir anda çantalarımıza elimizi attık ki aynı kitabı almışız :) Sonra bir tanesini iade edip yerine bir başka kitap aldık.

Vladimir Tumanov tarafından yazılan ve Sadi Güran tarafından resimlenen kitap Türkçe'ye Mine Kazmaoğlu tarafından çevrilmiş. Öncelikle bu kitaba yukarıda bahsini geçtiğim sohbet nasıl geldi ona kısaca değinmek istiyorum. Eğitim sistemi üzerine eleştirilerini çözüm üretme noktasında ilerleten ve bunu yaparken de edebiyata sığınanlardan bahsediyorduk. Gordon Korman'ın Yeteneksiz kitabı bu anlamda iyi bir örnek olarak duruyordu karşımızda. Sonra sevgili Toprak Işık'ın da romanlarında fen bilgisini eriterek ve zevkle çocuklara ulaştırdığına değindik. Elbette Berk'in maceraları da eklendi bu konulara. Sonrasında da Greg Tan'ın "eğlenceli matematik masalları"ndan bahsettik kısaca. Bu kitapların ortak özelliği zor gibi görünen bazı kavramların edebiyatla buluşması ve o tadın etrafında keyfe dönüşmesiydi. Kaan Elbingin de bu yazıya konu olan kitaptan bahsetti ve merakımızı harekete geçirdi. Şimdi de keyfine vardığım bir kitabı sizlere de aktarma niyetindeyim.

Kitabın girişinde yazarın bu kitabı yazma nedeni onun ağzından aktarılıyor. Okulda matematik konusunda sıkıntı yaşayan oğlu Aleks'e değil de tüm çocuklara yardımcı olmak isteyen bir yazar ve baba var karşımızda. Bu insanların kaygılarını ve çözüm üretme şekillerini seviyorum. En çok da kendi çocukları için istedikleri "iyi"yi diğer çocuklar için de istemeleri bende saygı uyandırıyor. Vladimir Tumanov iyi bir iş çıkarıyor ve fantastik öğelerle bezenmiş bir roman etrafında çocukların matematiğe olan ilgilerini arttırıyor. İlköğretim düzeyindeki çocukların matematik seviyelerine hitap eden roman oldukça eğlenceli ve heyecanlı. Zindana hapsedilecek bir kraliçeyi kurtarmaya çalışan üç arkadaşın hikayesi konu oluyor kitaba. Önlerinde 400 soru var ve bunları çözmedikçe kapılar açılmıyor. Sihir ve büyü de ekleniyor kitaba. Her soruda çocukların yaşadığı heyecanı hissediyorsunuz üzerinizde. Telaş ve panikleme de yaşadığım duygular arasında doğrusu.

Tüm kitap boyunca anladığım temel şey şuydu; bir konunun doğrudan ve tek bir yolla anlatımının her zaman istenen veya beklenen sonucu getirmeyeceği. Eğitim sistemi de bu anlamda kendini yenileyebilir. Örneğin oyuna dönüşen her şeyin çocuklar tarafından daha rahat alımlandığına dair çokça yazı var. Bence de doğru bir şey bu. Kendi coğrafya öğretmenimi hatırladım kitabı okurken. Taraçaları anlatırken aniden tahtaya etekleri zil çalan bir kız çizip, sonra da oynamıştı. Hiç unutmam mesela o halini. Çok severdi öğrettiği konuları. Sevdiği için de kalıcı olacak şekilde anlatırdı. Sanki evinden birisinden bahseder gibi yakındı tüm kavramlar ona. Bu kitap için de aynı şeyi söyleyebilirim. Yazar konuları biliyor, hemen tüm öğretmenlerin bildiği gibi. Ancak aradaki fark, bunu çocuklar için sıkıcı bir hal almadan, güçlüğü hissettirilmeden öğretebilmek. Eğlenerek ve oyun haline getirerek çocuk için alımlamasını kolay hale getirmek. Galiba hayatın kendisi oyun ve biz oyun içindeki rollerimizi seviyoruz. Hele de ilköğretim çağındaysanız kahraman olacağınız, bir kraliçeyi kurtaracağınız bir olay elinize sunulsa, siz de eminim hemen soruları yanıtlamaya çalışırdınız. Diyeceğim o ki, sadece bilmek değil, elinizdeki yaş grubunun psikolojik özelliklerini de içselleştirmeniz gerekiyor öğretebilmeniz için. Sanırım yazar bunu da iyi yapıyor.

Elbette öğretmenlerimizin içinde bulundukları zorlukları biliyorum. Eğitim sistemindeki yama tutmaz hataların çoğaldığını da. Yine de çocukları seven ve işini seven insanların bu alanlarda olmaları gerektiğini düşünüyorum. Başka türlüsünde yapılacak bir şey değil sanki öğretmek. Bazen tüm sıkıntılar üzerinize gelse de bir öğretmenin çabası umut üretmenizi sağlar ya, işte öyle bir şey. Bazen öğretmen değil de yazar umut bırakır size. Hem de dili, dilinize yabancıyken, sorunları sorunlarınıza uzakken. Hem de dışardan baktığınızda başka bir coğrafya ve kültürdeyken. Ama işte öyle değil aslında. Eğitim ve evrensel olan her şey birbirimizi bağlıyor biz farketmesek de. Doğa gibi mesela. Sizin x ülkesinde verdiğiniz zarar y ülkesinin çocuklarını etkiliyor veya tam tersi. Ya da siz x ülkesinde bir şeyi çocuklara daha iyi öğretmek için adım atıyorsunuz ama y, z, d ve diğer harflerdeki ülkelerde karşılık bulabiliyor o çaba. Aynen elimdeki kitap gibi. Burhan Sönmez'in söylediği gibi "Edebiyat dili anadilimizdir." Biz de o anadili konuşuyoruz aslında. İşin güzel yanı, o dilde kötülüklerin beslenememesi. O dilde sadece çocuklar, insanlar, hayvanlar ve doğa için yaşamdan yana tavır alanlar yer bulabiliyor. O dili herkesin paylaşamaması da bundan işte. Umut yeşertiyor o dil. İşi, uğraşı, mesleği ne olursa olsun, bir derdi olanların mekanı aslında en çok da o dil. Elimdeki kitap gibi üç arkadaşın dayanışması var, birlikte hareket etmesi ve umudu yeşertmesi var. Çaba, emek ve sabır var. Sonra o üç arkadaşın yaşadıklarından bizlere kalanlar var. Örneğin Aleks'in matematik sınavları için artık eskisi kadar zorlanmadığı ve öğrendiğini hissettiği anlar var. Her çocuğun ona uygun özelliklerde davranıldığında öğrenebileceği bilgisi var. Dahası mı? Dahası umut ve istek var benzer açıdan bakanların çoğalması adına. Ben sadece bu kitap üzerine yazarak niyetimi beyan ediyorum ama bu alanda çabalayan onlarca eğitimciye de saygılarımı sunuyorum.

Onlardan bir tanesi Bilge Savacı. Nerden nereye demeyin lütfen. Sadece internet üzerinden tanıdığım ve paylaşımlarından takip ettiğim Bilge öğretmen de çocuklara kitapların büyülü dünyasını aralayanlardan. Üstelik bunu tüm derslerine keyifle dahil edenlerden. Üstelik karamsarlık ve hayal kırıklığı yerine umut verenlerden. İçinde bulunduğu ortamın sorunlarından sıyrılıp ilk işinin öğretmek olduğunu bilenlerden. Sadece bir örnek bırakıyorum buraya. O da çok sevdiğim bir kitap üzerine (Sevgili Sara Şahinkanat'ın yazdığı "Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor" kitabının minik ve sevimli karakteri) çizimi ve matematiği bu güzel kitapla çocuklara anlatma telaşını resmediyor.

Bilge öğretmenim vesilesiyle çocuklardan yana tavır alan, onlar için iyiyi isteyen, onları evrensel değerlerle birleştiren ve dogmatik olandan kaçınan, işini seven tüm öğretmenlerime sevgilerimi sunuyorum. Yine öğretmen olmasa da işi, uğraşı, niyeti ama en çok da kalbi çocuklardan yana olanlara selam olsun; en çok da anadili edebiyat olanlara :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder